Bu bölümde Will'in en doğru yemi seçtiğini görür gibiyiz. Domuzlar için
özel bir spesiyal. Hannibal Lecter. Kimin
kimlerin sofrasına konuk olacağı hiç belli olmuyor. Will'in bıçakla
Hannibal'ın boynuna bir gülen surat çizdikten sonra kanında adeta yıkanırken geçen bölümde bahsettiği yoğun
hazzı yüzünden seçebiliyoruz. Her şey olup biterken Hannibal'ın dudaklarındaki
tebessümün sebebi bu savaşın galibi olarak kendisini görmesi midir acaba? Will onu bu şekilde öldürmek istemiyordu çünkü. İpler Hannibal'ın elinde
değildi belki ama başkasında da değildi.
Hannibal/Will karşılaşmalarının birinde daha önce kendi çatışmalarını, daha sonra da Mason Verger'ı masaya yatırdıklarını
görüyoruz, farazi olarak tabii. Şimdilik farazi. Hannibal Mason'ın
kendisi veya bir başkası tarafından öldürülmesini can-ı gönülden istediğini açıkça
belirtiyor. Buna sebepse Mason'ın kabalığını gösteriyor. Kabalık yapmanın Hannibal'ın birini öldürmesi için yeterli bir neden
olduğunu söylüyor. Öldürmek sanki onu kabalıktan arındırıyormuş hissi vermiş
Will'e. Will Mason'ı Hannibal'ın önüne yem olarak atmayı düşünüyor ve Jack'ten
emrivaki yaparak onay alıyor. Jack'in "O elalemi biçerken kaba değildi yani?" tadındaki monoloğunun iç seslerimizi yansıttığını
düşünüyorum. Ama şöyle bir bakarsak Hannibal ince ruhlu bir adam, bunu
resimlerinde ve kurbanlarına yaptıklarında görebiliyoruz. Bu sebeple rahatsız
oluyor sanırım. Aslında tüm bu "kaba" olayı da bir kılıf olabilir. Bu
oyunun Tanrısı Hannibalken bir başka büyük oyuna girmek istedi. Bu büyük bir
çocuk kadar afacan, pervasız ve başıboş. Hannibal'ın lütfen çocukları pistten
alalım durumuna girmesi çok da mantıksız değil gibi. Ceza yöntemi de israfa mahal vermiyor tabii..
Yine bir Verger'ı Dr. Lecter'ın ofisini
arşınlarken görüyoruz. Vergerların uslanmak nedir bilmez afacan çocuğu bu sefer
Hannibal'ın çizimlerini değerlendirmeye alıyor.
Olanca kibiriyle tabii ki. Bir yandan da Margot'a kendisini tahtından
etmek için yardım etmesine içerlediğini tehditkar bir biçimde yansıtmaktan da
geri kalmıyor. O sevimli suratına rağmen tehlikeli olduğunu hatırlatmak istedi
zağar. Oyunu ben de oynayabilirim mesajı veriyor Hannibal'a. Oyunun renginin
değiştiğini anlayan Dr. Lecter bisturisini manşetinin içine yerleştirerek
kendince önlemini alıyor tabii. Will ile bu seans öncesi 'Ölmek istemiyorsan
ondan daha hızlı olmalısın' tadındaki konuşmadan etkilendi mi dersiniz, tehdite
karşı tedbirliydi mi dersiniz size kalmış.
Ayrıca tuhaf bir ayrıntı olarak yaz
kampındaki çocuklarla olan yakınlığından edindiği tecrübelere bakarak Mason
Verger'ın bir çay kaşığı duygusal zekaya sahip olduğunu da söyleyebiliriz.
Ayrıca bu kadar inanmayan biri olarak Tanrı'yla ilgili bu kadar teoriye,
çıkarıma sahip olması Hannibal'ı daha da garip yapıyor sanki.
Geçen bölümde yer yer kırmızı başlıklı
abimiz Mason'ın geçen bölümün sonunda Cankız Margot'a neler yaptığı bu bölümde
gözler önüne serildi. Bebeği imha etmekle kalmayıp, bir daha hamile kalmaması
için elinden geleni ardına komayan abi Verger bir de hafızalara kazınma amaçlı
damgalamaktan da geri kalmamış kızcağızı. Margot çökmüş bir halde Will ve Jack
ile konuşuyor. Will güçlü olmasını ve abisine rağmen hayatta kalmasını
öğütlüyor. Tek kullanımlık sarı bez gibi kullanılıp atılmasına rağmen hala öğüt
verebiliyor olmasıyla şahsına bir kere daha hayran bırakmıştır-en azından beni-
Bu bölümde Jack Crawford'un nasıl
Davranış Bilimleri bölümünün başkanı olabildiğine şaşırdım doğrusu. Çevresini
iki boyutlu algılayan bebekler kadar yüzeysel düşündüğünü düşünüyorum.
Anlamsızca kendi görüşlerinin doğruluğunda boğulduğunu eklememe de izin verin.
Aynaya çevirip arkasına geçip "Sen Jack Crawford'sun aptallık etme!"
diyesim gelmiyor değil. Will Jack'e Hannibal'ın profil populasyonu konusunda
sıkıntı çekmediğini söylediğinde 'Kanıt yoksa ben daha da burada duramam gayrı'
tadında söylenen Jack'e biri 5 mg sakinleştirici versin lütfen, daha fazla
dinlemek istemiyorum.
Gelelim işin en civcivli kısmına. The
Queen is back! Bedelia De Maurier ihtişamını geçmişte bırakmış, tüm
ürkekliğiyle karşımıza çıkıyor. Bir şeyleri eksik anlatmak da yalan söylemek
midir bilemem ama dokunulmazlığını bu şekilde aldığı kesin. Hannibal ile bağı
olup da illegal yollara pati atmayan yok gerçi, normal. Bedelia Hannibal teşvik
etmektense ikna etme yöntemini kullanıyor, kendi fikrimizmiş gibi onun
dediklerini benimseyince onun olaydaki parmak izi tamamen kaybolmuş oluyor
tadında bir cümleye çıkan açıklamalarıyla akılları karıştırdı. Daha da
enteresanı 'ilginç zevkleri yüzünden' yakalanacak diyip yine kayıplara karıştı.
Will ve Hannibal ikilisi şarapla
açıksözlülüklerini pekiştirip arada yine Abigail'i anmadan geçemiyorlar. Her
şey bitse, sonsuza kadar dostluk yemini bile etseler mazi kalbimde yara diyerek
Abigail konusunda Will Hannibal'ı hiç affetmeyecek bence.
Will bu arada Hannibal'ı insanlara bişey
yaptırıp sonra o yaptıkları şeye sırdaş olup onları kendine bağlamakla itham
ediyor ve Abigail'e de bunu yapıp yapmadığını merak ediyor. Gerisi çorap söküğü
gibi geliyor tabii. Will sahip olduğu her şeyin elinden Hannibal Lecter tarafından
alındığından yakınırken arkada İbrahim Tatlıses'ten 'Tek Tek' adlı parça
çalacak sandım bir an. Will'in tüm dünyası haline gelmek istiyordur belki
Hannibal. Ona has bir oyuncak, ne cici.
Yine ve yine Hannibal'ın sofrasına konuk
oluyor gözlerimiz, bedenen de Jack tabii. Bu sefer Ukrayna yemeğiyle karşılıyor
konuğunu. Sunumdan 10 puan alarak günü kapatan Dr. Lecter misafiriyle bu sunum
üzerine felsefe yapmadan da geçemiyor tabi. İkili ölçülü bakışlarla birbirini
tartarken çift taraflı çıkarımlara belki de tehditlere şahit oluyoruz. Ustaca
olmayan bir dönüşle konuyu muhteşem üçlüye getiren Jack'in kibirden nefes
alamadığını görüyoruz. Bu kadar kendine güvenmenin aptallık olduğunu biri
Jack'e söylesin lütfen.
Mason Verger Will'i arabasıyla evinden
alırken Will'in üstünün aranması tedbir mi yoksa koca bir 'güvenmiyorum' mesajı
mı bilemiyorum. Nereye götürüldüğünü bilemiyorken sonraları aydınlanıyoruz.
Verger'ın adamları Hannibal'ın ofisine daldığında 'nasıl kurtulacak'lar kafamda
dönerken 'zeki olduğum kadar pratiğimdir' de diyerek hayran olunası bir
savunmayla kendini koruyan Hannibal iki adet şok tabancası darbesiyle nakavt
oluyor. Nakavt olmadan önce adamın atardamarına sapladığı bisturi çekilince
oluşan sahne kimimiz için katlanılmaz olsa da kimimiz için 'diziye renk geldi'
olarak algılanmış olabilir.
Hannibal'ı ikinci kez 'resmen' asılı
görüyoruz. Adam uyanır uyanmaz yanındaki adamın profilini çıkarmaya başlıyor,
ölürken bile insan sarraflığından vazgeçmeyip insanları kışkırtıyor.
Hannibal Mason'un domuzlarına yem edilmek
üzere asılı iken Will'i karşısında görünce gerçek bir düş kırıklığına uğruyor.
Düş kırıklığı gerçek olduğunu belirtmemekte geç kalmıyor ama. Mason, Will'e
Hannibal'ın boğazını kesmesini söyleyince Will söylenenin aksine Hannibal'ı özgür
kılmayı tercih ediyor ki bu da Hannibal'ın bu şekilde değil de Will'in kendi
elleri ile ölmesi gerektiği düşüncesini uyandırıyor bizlerde. Daha sonrasında
çıkan kargaşadan nasibini iyi çocuğumuz Will de alırken bir sıkım canı olduğunu
fark etmemek elde değil.
Will kimin mama olduğunu öğrendikten
sonra eve geldiğinde karşılaştığı manzara tek kelimeyle eşsiz. Hannibal'ın
verdiği ilaçlar Mason'u "Kafam 1 milyon" moduna soktuğundan yakışıklı
çocuğumuzun yüzünü kesip etini köpeklere verdiğini görüyor. Bu sefer Hannibal
'köpeği yakalayıp susturmuş' ve son darbeyi Will'den beklerken Will kimimizin
ondan beklemediği şekilde bunu zekice savuşturuyor. "O senin hastan,
doktor"
Hannibal'ın Mason Verger'ı öldürmeyip
zararsız hale getirdiğini görüyoruz. Öldürse Margot mirastan zırnık
alamayacaktı, öldürmeyerek hem Vergerların her şeyini Margot'a bıraktı hem de
onu Mason'dan korumuş oldu. Akıllı insan gibisi yok azizim. Hatta ve hatta
Mason'ın Jack'le yaptığı konuşmadan ne denli manipüle edildiğini de görmüş
olduk, sağlık olsun efem.
Sonrasındaysa dananın kuyruğu kopuyor.
İki dost artık Jack'in gözlerindeki perdenin kalkmasına karar verirken
önümüzdeki bölümün bizlere pek de sürpriz olmayacağını görüyoruz.
Eline sağlık diyenlere afiyet olsun demekle birlikte buraya kadar sabredip okuyanlara da ayrıca teşekkür ediyorum. Esen kalın. E.M.Hopewell